[TR] Sivri çuvaldızlı içerik
Bayburtlu akademisyenin anlattıklarını şaşkınlıkla dinlemek isterdim. "Avrupa'daki konferanslarda neden yokuz? İlk 500'de niye bir üniversitemiz yok?"un cevaplarına her alanda şahit olmak çok kırıcı. Kendi gibi düşünmeyene, kendi gibi giyinmeyene yaşam hakkı tanımayanlar, tembelliğini örtmek için çalışkan hocaların ayağını kaydırmaya çalışanlar, dünyanın en saygın okulunda doktorasını yapıp ülkesine hizmet için gelmiş hocanın okuldan atılması için kulis oluşturanlar, sınav sorularını oradan buradan topladıklarıyla hazırlayanlar, akademiyi 'zaman kazanmak' için seçenler, devletin bursuyla yurt dışında turist gibi yaşayanlar, mesai saati içerisinde Facebook/Whatsapp'tan çıkmayanlar, kuruma yarım saat geç gelip yarım saat erken ışıkları kapatanlar, iyi bir adıma/fikre/projeye tahammülü olmayanlar, aktörü olmadığı filmi seyretmeyenler, insanlığa hiçbir şey kazandırmadan seneleri devirenler, en temel iş etiği ve nezaket kurallarını ihlal edenler... "Bizim niye 50-100 yıllık planlarımız yok?"u geçtim, bizim niye çocuklarımıza gönül rahatlığıyla izletebileceğimiz bir çizgi filmimiz hala yok? Paramız mı yok? Sanatçımız mı yok? Zamanımız mı yok? Tüm bunlara 'vizyonsuzluk' demek fazlaca iyi niyet olur. "Şu bakana bak, şu vekili gör, şu hocayı duy; neleri geri tepmiş!"i bırakıp kendi küçük dünyamıza bakalım. Biz, elimizi hangi büyüklükte bir taşın altına koyduk şimdiye kadar? Hangi sınırı, ne kadar zorlayabildik? Ne için, ne kadar risk aldık? Kime omuz verdik? Kiminle, ne uğruna sabahlara kadar dertlendik? Sosyal medyada ona buna parmak sallamanın ötesine geçip ne üretebildik? Oyunumuz da oyalanmamız da bittiğinde her koyun kendi bacağından asılacak. Herkes boğazından geçen lokmanın ne kadar helal olduğunu itiraf edecek. Çok da uzak olmayan bir vakitte... Merve Çirişoğlu Çotur 28.07.2017
